26 Ekim 2010 Salı

Tarihte, Talihsiz Ölümler.

İnsanlara Yararlı Olmak İçin Buldukları, Yıllar Sonra Bile Kullanılan İcatlar. Kendi Mezarları Oldu.


Harry Houdini 1874

     Tarihin en büyük sihirbazlarından biri olan Harry, 2 öğrenciye fiziksel dayanıklığını göstermek için yaptığı gösteride, gelen yumruk darbelerine dayanamadı. Zaten iltihaplanan apandisiti patladı, geçirdiği ameliyat sonrasında 1926 Yılında Hayatını kaybetti.

Marie Curie 1934

     Çok yüksek  radyoaktivite özelliği gösteren radyum ve polonyum elementlerini keşfetti. I.Dünya Savaşı'nda yaralı eskerleri tedavi etmek için radyom tarafından salınan radon gazını kullanan Curie, ömrünün çoğunu radyoaktif elementlerle geçirdi. 1934 yılında Anemiden ölen Curie'nin bu hastalığına radyoaktif elementlerin sebeb olduğu öğrenildi.


Thomas Andrew 1912

     O Titanik'in mimarlarından biriydi, işin kötü yanı da Birden fazla insanın mezarı olan Titanik batarken Thomas'ın da Titanik'de olmasıydı.


Horace Lawson Hunley 1863

     Amerikan iç savaşında tasarladığı denizaltıyla tanınıyordu, denizaltının güvenliğinin mürettebat için çok zayıf olduğu biliniyordu, ilk seferde 5 kişin öldüğü denizaltının ikinci seferinde ki Union kuşatmasında Hunley ile birlikte olan tüm mürettebat öldü. 3. seferinde ise kuşatmayı yararn denizaltı, bir gemiyi devirdikten sonra yine battı 132 yıl sonra tekrar çıkarıldı.

Alexander Bogdanov 1928

     Kan naklinini bulan profesördür, kendi üzerinde 11 defa başarılı kan nakli yaptı, 12. nakilde ise enfeksiyonlu yada uyumsuz kan kullanmaktan hayatını kaybetti


Diğer Ölümler: 


-Fransa Başkanı Felix Faure, Odasında metresiyle Sevişirken öldü
-28 yaşındaki Seop 50 saat boyuca, oturduğu sandalyeden hiç kalkmıyarak bilgisyar başında oyun oynadı. Oturduğu sandalyade öldü.
-George Allen, futbol takımının şampiyonluğunu kutlarken, kafasından aşağı boşaltılan, enerji içeceğiyle fenalaştı, hastaneye kaldırılan Allen, 1 ay sonra yaşamını yitirdi.
-Christine Chubbuck, haber sunucusydu, 15 Temmuz 1974 yılında canlı yayında, şimdi sırada bir İntihar haberi var, onu izleyeceksiniz dedi. Belindeki silahla kafasına sıktı.

Kaynak:Mynet Haber




3 Eylül 2010 Cuma

Sagopa Bendeki Sen

      Sagopa Kajmer'in ''Bendeki Sen'' Albümü çıkalı çok oldu, ilk başta eleştri alan bu albüm, Sago hayranları tarafından pek beğenilmedi, içeriğe bakılmadan yorum yapıldığı ne kadara da belliydi değilmi. İlk günlerde duyduğum isyan cümleleri, ''Yok bu albüm olmamış'',''Yok Sago'nun en kötü albümü''... sinir etmişti beni daha ilk günden böyle bir yoruma ''yuh be kardeşim'' diyesim geliyordu.
      03 Eylül 2010 tarihli bu günde Sago dinelyicisi yaptığı o yorumlardan utandı galiba. Sago dinlendikçe anlam kazanan bir sanatçı, Sago'nun parçalarını dikkatle dinlerseniz, gerçekten vazgeçilmez bir sanatçı oluyor, Her cümlede ayrı bir tad gizli, bulabilene ne mutlu.
      Sago'nün albüm satışları ne durumda bilemem ama Sago albüm satışlarını birazda Facebook'taki fanlarına borçlu, Sago ''korsana hayır.!'' dedikten sonra Face fanları, bu tarihe kadar daha hiç yayınlamadı yeni albümü. Herkesin albüm sahibi olmasını istediler, uzun bir süre daha yayınlamıyacaklar gbi görünüyor.
     Sagopa dinleyici kitlesi, ne kadar sadık dinleyiceler olduğunu gösterdiler Sago'ya, Sago da bu dinleyicileri uzun süre şarkılarından mahrum bırakmasın. Onun şarkılarından başka şarkı dinlemiyen, dinleyemiyen (çünkü diğer şarkılar anlamsız ve çok basit kalıyor) Sago'cular var. Onlara Yardım Sagoooo...

2 Eylül 2010 Perşembe

Ne Diyim, Evet Mi Diyim, Hayır Mı Diyim?


     Referandum referandum, millletin kafasını allak bullak ettiniz be kardeşim, kim neye ne diyecek valla şaşırdık kaldık, öncelikle tüm suç siz liderlerin, adam akıllı mitinginde bu maddeleri anlatan yok ki.      Zirveye çıkmanın 2 yolu vardır, ya çalışır hak ettiğinizi alır rakibinizi geçersiniz, yada rakibinizi aşağı indirmeye çalışırsınız, nedense tüm liderler 2. yolu denemeye çalışıyor, süreli 2. yoldan gidiyorsunuz, bize kimin haklı olduğunu değil, kimin haksız olduğunu kanıtlamaya çalışıyorsunuz, ama bunu yapmayın, olmazzz.
     Birinizde çıksın kardeşim bu referandum şöyle iyi ''evet'' diyin desin, yada şöyle kötü ''hayır'' diyin desin, valla milleti perişan ettiniz. Artık bu referandum maddelerinin ne olduğunu anlatmaya başlasanız da milletimiz kararını ona göre verse, doğru olan da bu sanırım.
     Milletin çoğu daha maddeleri bilmiyor, nasıl oy verecek, Recep İvedik gibi mi? '' ne diyim evet mi diyim hayır mı diyim'' valla bu duruma milleti düşüren siz liderlersiniz, suçu kendiniz de arayın.
     Sıra BDP'de valla helal olsun, 2 oyu olan bir referandumda 3.oyu çıkardınız Bizi muhattap almayan bir referanduma gitmeyiz dediniz bence çok hoş bir yaklaşım, sizinle ilgisi yoksa neden gidesiniz ki, çok haklı. yaklaşım. En azından MHP gibi değilsiniz, onlar bir türlü kendi fikirlerini ortaya koyamadılar yaw, hep birilerine destek vererek geçti ömrünüz.
     Uzatmaya gerek yok, birileri artık bu maddeleri detaylı anlatırsa çok sevinecez, vatana ve millete hayırlı bir karar çıkar inşallah.!

18 Ağustos 2010 Çarşamba

Nefsin Terbiyecisi

     ''Ey nefsim'' diye başlarmış sohbetlerine Üstad Bediüzzaman Said Nursi, nefsine seslenirmiş, aslında biliyormuş nefsin en büyük ve en tehlikeli düşman olduğunu.
     Nefis öyle bir düşman ki gitmek istemeyiz onun bizi sürüklediği yerlere çünkü ''En sonunda pişman olacağım'' deriz sürekli, gitmek istemeyiz onun bizi götürdüğü yere olmasın deriz, olmasın ''Bu defa yapma be nefsim, bak pişman olacam çekme beni, bırak yakamı be vicdansız.'' karşı da koyamayız ki kendi kendimize.!
     Hoşumuza giden şeylere nasıl karşı koyalım ki, battığımız bilsek bile, en derine, yardım istemeden, sessizce ve yavaş yavaş, en dibine çamurun. Zaten nefsimiz içimizde büyüttüğümüz şeytanımız değilmidir, olur olmaz yerlerde hırçınlaşan, bizim şeytanımızdır o hep utandıran, Allah'a karşı, İnsanlara karşı.
     Belki de çamurun dibine batmayı sevdirdi nefsimiz, o dur amacı, elde etmek istediği, sonunu bile bile sevdirdi çamuru.
     Şikayet de edemeyiz ki, ''kimi şikayet ediyorsun be adam?'' diye sorarlar. Doğruya nefsim benim,onun yaptığı benim yaptığım, şikayetçi olduğum şey nefsim ise, aslında benim şikayetim kendime değil mi? eee peki kendimi kime şikayet ediyorum, ''Neden yaptın Enes, neden yapmaya devam ediyorsun?'' diye. komik çok komik aslında şikayetçi ben, şikayet ettiğim hareketlerim, şikayetimi bildirdiğim yine ben. Yoksa nefsimin yaptıklarını nefsime mi şikayet ediyorum?(Allah'ım deliriyormuyum?).
     Tamam tamam anladım bu nefis baş belası, kafa karıştıran, kontrol edemediğim, sürekli kötüyü seven benim. Benim de, biri durdursun beni yav, böyle yaşanmaz ki, yarın bir gün ölüm gelirse ben bu nefis yüzünden cehennemlik olurum. yok mu bunun bi çözümü.?
     Allah-u Zülcelal nefsi yarattığı zaman ona; -Sen kimsin, ben kimim? diye sormuş nefis; -Sen sensin, bende benim! diyerek isyanını belirtmiştir. Allah-u Zülcelal nefsi bin yıl cehennemde yaktıktan sonra yine; -Sen kimsin, ben kimim? diye sormuş. Nefis yine isyanında ısrar etmiş ve : -Sen sensin bende benim! diye cevap vermiş, Allah-u Zülcelal nefsi bin yıl yine cehennemde yakmış yine aynı cevabı vermiş, nihayet nefsi üç gün aç bıraktıktan sonra; -Sen kimsin ben kimim? diye sormuş, o zaman nefs:-Sen beni yaratansın. Bende senin aciz bir kulunum! cevabını vermiştir.
      Nefsi aç bırakmak, oruç tutmak, ama öyle karın aç kalsın nefis terbiye edilir, değil. Gözümüzü haramdan sakınacaz, gözümüzü aç bırakacaz ki nefsi terbiye edinsin, ayağımızı aç bırakacaz, nefsin hoşuna giden ortamlara girmiyecez ki terbiye edinsin.Eğer sağlam bir terbiye istiyorsa nefsim haramdan sakınacaz.
    Nefis ele geçirmeye çalışınca aklımızı hemen engel olmak lazım, onu yaratana el açmak lazım, bizi kurtaracak tek varlık Allah'tır, yaratılanın yaratıcısı değilmidir onu en iyi tanıyan, onun verdiği öğütler değilmidir hep güzel yolu gösteren.
    Mustafa İslamoğlu'nun o mükemmel şiirinden bir parçayla konuyu noktalıyalım

Allah’ım benliğimin yaktığı ateşte yakma beni
Beni nefsime kul etme,kul et nefsimi Sana
Bir lahza dahi bana bırakma beni
Sen bana yetersin,yetmem ben bana
Bilmediğimi bildir,görmediğimi göster
Sen bildirmezsen bilemem,göremem göstermezsen
Gönlüme huzur,gözlerime nur,dizlerime derman ver
Sen ol deyince olur,olmaz ol demezsen
Canana can,cana canan,kalbe ferman ver!
Al işte ellerim,uzattım sana
Ne olur,ne olur bırakma beni bana!
Sen bana yetersin yetmem ben bana!
Allah’ım,ellerimi bırakma!
Allah’ım!
Bırakma bizi
Tut elimizi!


(Amin)
M. İslamoğlu

2 Ağustos 2010 Pazartesi

Facebook, Twitter, Friendfeed Bağlantısı

FF-F-T
     Uzun zamandır en iyi blogcuların olduğunu duyduğum Friendfeed'e üye olmayı düşünüyordum ve en sonunda oldum. Gerçekten de umduğum gibi süper bloglar ve blogcular var. Daha sonra yazılarımı oradan paylaşmaya başladım. Ardından friendfeed'in Facebook'a bağlanma özelliği olduğunu öğrendim ve bunu yapmalıyım dedim. Yapmalıyım ama saatelerce Google kazan ben kepçe aradım, sordum bir türlü yapamadım, onu ararken Facebook'un Twitter'a bağlanmasının kolay olduğunu duyuyordum ama Ben İngilizce bilmiyorum, Twitter da Türkçe bilmiyor.!
   Kıt ingilizcem ile Twitter'a da üye oldum, ardından aynı ingilizce ile Twiter'i hemen Friendfeed'e bağladım, Facebook'un Uygulamalarında Twiter'in olduğunu duymuştum. Hemen uygulamaya girdim birazda google yardımıyla Twitter'i Facebook'a bağlıyacaktım ki, o da ne? Bir hata,

   ''Oops, couldn't find anyone here...yet.

It appears that the connection between Facebook and Twitter isn't working, we are working with Facebook to resolve the problem.'' 


   Arkadaş herşeyi harfiyen yapıyorum bu hata ne diye aramaya koyuldum ama daha bu hatanın çözümünü bulamadım, işin ilginç tarafı da gece aldığım bu hatayı  sabah almıyordum yani sabah baktığımda Twiter'in Facebook'la hiç bir sorunu yoktu.
 Anlıyacağınız ben  Friendfeed'i Twitter'a onuda Facebook'a bağladım, böylece Friendfeed de paylaştığım bağlantılar Twitter'e ordanda Facebook'a gidiyor.
   Diyeceksiniz ki bu Friendfeed'i direkt olarak Facebook'a bağlayamayız mı? Üstelik Facebook Friendfeed'i satın aldı ? Bağlanır bağlayan da var ama usta bir el olması lazım, ya da ben öyle biliyorum direkt olarak bağlamayı bilen varsa bana da yazarsam sevinirim.

24 Haziran 2010 Perşembe

Ölü İnsan Sergisi ve AŞK

     Geçen haftalarda İzlediğim Okan Bayülgen'in bir programında ilginç bir sergiye rastladım. Serginin ilk ismi ne kadar korkutucu gelse de resimlere bakılınca, korku ve tiksinme adına birşey olmuyor. Aslında korkmak da akıl karı değil ya, neyse.
     Serginin adı Orijinal Vücut Dünyası-Yaşam Döngüsü'' sergisi, daha net bir tabirle, Ölü İnsan Bedenleri sergisi, biliyorum korkunç geliyor ama kormak saçma, çünkü insanların vücüdu birbirine benzer yani korktuğunuz o vücut sizde de var.
     Alman bilim adamı Gunther von Hagens'in "Plastinasyon" yöntemiyle çürümez hale getirdiği 200 den fazla ölü insan bedenin bulunduğu bu sergi İstanbul'da açıldı. Adamın amacı çok farklı ama ben o amaca hiç değinmiyecem, benim aklıma daha Farklı bir Fikir geldi.
      İnsan vücüdunun birbirine benzediğini söylemiştik yani iç yapısı tamamen olmasada hemen hemen aynı, bunun anlamı mı ne? Bunu anlamı ''En çok neremi seviyorsun sorusuna yanıt? Cevap; derini olacak, evet derini en çok derini seviyorum zaten iç yapıda hepiniz birbirinize benziyorsunuz. İnsan'ın başka bir insanda bulduğu, en farklı özellik derisi olmalı.
     Vay be bakın nereye aşık oluyormuşuz aslında üzücü bir insanın sadece derisin değer görmesi tabiri caiz ise derisinin para yapması üzücü ama gerçek. Tabi Bu Benim Fikrim..
Şimdi sizi sergideki bir kaç fotoğraf ile baş başa bırakayım.

20 Mayıs 2010 Perşembe

Sagopa Kajmer & Kolera - Bir Dizi İz Lirikleri



Bak bu izler kalıcı,bıçaklar vardı sineme.
Dayanır canım acılara,söylemeyin anneme.
Hislerimdir gizlerim,yalnızken onları izlerim.
Hepsi birini canlandırır Ben öldürürüm.
Hislerime bakmayı sürdürürüm,
...Kendimi hatalarıma güldürürüm,
Umutsuzluk cerrahını söndürürüm,
Dehh Düldülüm yolun açık olsun,yolun öt bülbülüm.



Yıllarımı paylaşan derince izler,beni izler.
Onları bir görseydiler,solardı benizler.
Ağlamaktan susuz kalırdı denizler.
Eskideki ahmaklıklarım,geleceğimi temizler…
Çorbamın tuz biberi şaşkın,kaşıktan habersiz,
Bak bir aşık gömülür kefensiz.
Ölümden hızlı kaçar zamansız sabırsız
Kimse değil ölümsüz herkez izli kimse değil izsiz herkez ıssız

Nakarat

Yaralara bak , bu Birinin Değil birilerinin ..!
İzi Kalır birinin , O Geçmeden İzi Kalır Ötekinin ..!
Hepimizin İzi , bir Dizi ...

Kolera

Sahte kahkahaların ortasında kalmışam
Soğuk Tiplerden neze kapmışam
Bende onlar kadar kaypak olmuşam
Sen konuş ben susam
Söyledıklerım büyük ahmak ama,
Boyu bir tutam
Çift taraflı testere kestikçe artar debdebe
Düzlük oluyor engebe
Sen karışma dengeme
Bir gün izlerim geçer deme izlerin izler seni
Her gün her sene yeni izler bırakırsın yine
İzlerin başlayıp gözlerinde sonlanıyor,ateş
Bilsen ne nusubetlerim var ne nasihatlarım ne görmüşlüklerim var ne görmemişliğim
Kimin için sade sesin bi kısar bir açarlar
Değerime paha biçerler bir biçer bir döverler
Bir İzi böyle Gömerler Düşün ne yapar gömerler
Bizde yaptık böyle bebekler
Boş iş boş şeyler
bişeyler bişeyler...

19 Mayıs 2010 Çarşamba

Microsoft’un En Küçük Çalışanı

     Marco Calasan, Makedonyalı 9 yaşında bir çocuk ama onun diğer çocuklardan farkı var. O Microsoft’un son işletim sistemi olan Windows7 üzerinde 312 sayfalık bir kitap yazdı, 4 tane microsoft sertifikası var, oluşturduğu internet televizyonu sistemiyle tüm Makedonya’ya yayın yapıyor,3 dil biliyor.
     Marco’ya göre ise o normal bi çocuk, arkadaşlarıyla oyun oynadığı zaman kafasındaki tüm bilgileri unutuyor,
     Gelecek ay Kardağ’da İnternet Protokol Televizyonu (IPTV) sistemiyle ilgili bir sunum yapacak bu site tüm Makedonya’ya yüksek kaliteli görüntü yayını sağlıyacak üstelik engellilerde yararlanabilicek.
     Psikoloji profösölerine göre Marco’nun duygusal ve sosyal becerileri diğer ileri zekalı çocuklara göre daha yüksek bir seviyede

Yine Ben(!)

     Evet, yine ben de ben kimim ? Ben her defasında blog yazmaya niyet eden ama bir türlü yazamayan Enes ÇİFTÇİ, nedenini bilmiyorum ama yazamıyorum. Son bir kaç aydır okuduğum makale örneklerine baktım ve Enes dedim sen de yazmalısın kimse okumasada yaz dedim. Hiç olmassa blog yazıp-okumakla konular hakkında yorum yapma yeteneği kazanırsın dedim ve yazmaya karar verdim işte burdayım şimdi yazıyorum.
      ''Neden www.enesagopa.blogspot.com ?  enesagopa ne lan ?'' diye soracaksanız. Ben Sagopa Kajmer hayranıyım ondan diye cevap veririm.
     Blogumda daha bişey yok, inşallah zamanla düzenlerim, bu sefer bırakmamalıyım. Blog alemine burdayım! demeyi düşünüyorum. Böyle başladım güzel devam eder inaşşallah..